Abdussamet Aydemir
9 Şubat 2025 · 4 dakika
(1) Ceza Kanununun amacı; kişi hak ve özgürlüklerini, kamu düzen ve güvenliğini, hukuk devletini, kamu sağlığını ve çevreyi, toplum barışını korumak, suç işlenmesini önlemektir. Kanunda, bu amacın gerçekleştirilmesi için, ceza sorumluluğunun temel esasları ile suçlar, ceza ve güvenlik tedbirlerinin türleri düzenlenmiştir.
Ülkemizde son yıllarda yasama boyutunda uygulanan bir yöntem, yasaların giriş maddesini, yasanın amacına ayırmaktır. TCK da bu yönteme uymuştur. Yasanın amaçları maddede sayılmıştır. Bu konuda madde gerekçesinde gerekli açıklık yer almaktadır.
Gerekçedeki temel düşünce şu şekilde özetlenebilir: İnsanların adaletsiz ve haksız biçimde ceza ve tedbirlere maruz kılınmaması amacıyla, başta İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi olmak üzere, birçok uluslararası sözleşme ve belgede bireyi ceza kanunlarının keyfi uygulanmalarına karşı güvence altına almak, yasanın amacıdır.
Yeni Yasada ceza yaptırımları cezalar ve güvenlik tedbirleri olarak düzenlenmiştir. Bu yaklaşım yasa boyutunda bir yeniliktir. Önceki yasa olan 765 sayılı Yasada güvenlik tedbirleri yasada yer almamaktaydı. Bu eksiklik giderilmiştir; olumlu bir adımdır.
Suçlara uygulanacak olan yaptırımları cezalar ve güvenlik tedbirleri olarak ele almak ce ceza yasaları içinde düzenlemek batı hukuklarının da tercihidir.
Suç failinin fiiline karşı gerektiğinde güvenlik tedbirlerini uygulamak da konuya dahildir. Özellikle tüzel kişiler yönünden uygulanan güvenlik tedbirleri ilgili maddelerde ele alınacak ve değerlendirilecektir.
Yar. 1 CD, 30.06.2009, 2009/3994; 2009/4005
“Niğde Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kasten adam öldürme ve 6136 sayılı Yasa’ya muhalefet suçlarından yapılan yargılama sonucunda mahkumiyetine dair kararın temyiz incelemesi sonucunda kasten adam öldürme suçunun onandığı, ruhsatsız silah bulundurma suçundan ise CMK.nun 231. maddesi gereğince değerlendirme yapılmak üzere bozulmasına karar verilmesi üzerine, değerlendirme duruşmasında Niğde Ağır Ceza Mahkemesi kıdemli üyesi başkanlığında kıdemsiz üye ve başkanlık yapan üyeden kıdemli olan diğer bir üye hakimin oluşumu ile değerlendirme kararı verildiği, söz konusu kararın Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından temyiz edildiği, temyiz dilekçesinde Yargıtay 5. Ceza Dairesi’nin 09/12/2004 tarih 2004/5599 Esas 2004/7748 sayılı kararında da belirttiği gibi hakimler ve savcılar yüksek kurulunun 17/12/1990 tarih 1070 sayılı ilke kararına göre Ağır Ceza Mahkemesi veya ticaret mahkemesinin tek olduğu adli teşkilatlarda ağır ceza mahkemesi başkanının hukuken veya fiilen görevde olmaması nedeniyle komisyon başkanınca tensip edilecek bir hakimin görevlendirilmesi suretiyle heyetin teşekkül ettirilmesi ve heyete iştirak eden hakimlerden en kıdemlisinin başkanlık etmesi gerektiği halde karar oturumunda birinci sınıfa ayrılmış kıdemli üye yerine kıdemsiz üye başkanlığında heyetin oluşturulması usul ve yasaya aykırı görüldüğünden bozulması talebinde bulunulmuştur.
Hükümlü F.C. hakkında 6136 sayılı Yasa’nın 13/3, TCK 59 maddeleri gereğince kurulup Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nce kesinleşen hükümden sonra yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK. nun Yürürlük ve Uygulama Şeklindeki Kanun’un 9. maddesi uyarınca bozma üzerine yeniden duruşma açılarak yapılan uyarlama sonucu kurulan hükümde kanuna aykırı cihet görülmediğinden hükümlü müdafiinin 647 sayılı Yasa’nın 4, 6 ve CMK.nun 231. maddesinin uygulanması gerektiğine yönelen, Cumhuriyet Savcısının mahkeme heyetinin usulüne uygun teşekkül etmediğine yönelen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile hükmün tebliğnamedeki düşünce gibi onanmasına 30/06/2009 gününde oybirliği ile karar verildi."(
www.adalet.org)
Yar. 3 CD, 19.11.2008, 2008/13228;2008/14243
“Sanığın eylemi nedeniyle mağdurun hayati tehlike geçirdiği ve mağdurda kemik kırığı oluştuğu anlaşılmakla sanığa verilen cezanın ağır netice olan hayati tehlike nedeniyle arttırılması ile yetinilmesi gerekirken ayrıca kemik kırığı nedeniyle TCK’nın87/3 maddesinin de uygulanması suretiyle sanık hakkında fazla ceza tayini,
Bozmayı gerektirmiş .....hükmün bu sebeplerden dolayı istem gibi BOZULMASINA karar verilmiştir." (
www.adalet. org)
<u>Ceza kanunları bireyin hak ve özgürlüklerine derin biçimde müdahale e-den yaptırımları içermektedir. Bu nedenledir ki bir ülkedeki ceza kanununa hakim felsefe, değer ve ilkeler, o ülkedeki siyasî rejimin niteliğini gösterir. Nitekim tarihte ve günümüzde totaliter devletler, ideolojilerini benimsetmek ve rejimi ayakta tutmak için ceza kanunları yoluyla kişi hak özgürlüklerini ya geniş biçimde sınırlandırmışlar ya da ortadan kaldırmışlardır. Demokratik hukuk devletleri ise ceza kanunlarının kötüye kullanılmasını önlemek için, bu kanunların temel ilkelerine anayasalarında yer vermektedirler. Yine insanların adaletsiz ve haksız biçimde ceza ve tedbirlere maruz kılınmaması amacıyla başta İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi olmak üzere birçok uluslararası sözleşme ve belgede bireyi ceza kanunlarının keyfi uygulanmalarına karşı güvence altına alan hükümlere yer verilmiştir. Bu sözleşmelere taraf olan ülkemizin Anayasasında da aynı esaslar öngörülmüş olduğundan, ceza kanunun amacını tanımlayan maddeyle, bireyin sahip bulunduğu hukukî değerleri, hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınması ön plana çıkarılmıştır. Böylece kanunun özgürlükçü karakteri vurgulanmakta, bunun yanında bireyin; adalet ve güvenliğin sağlandığı bir toplumda yaşama hakkının gereği olarak, kamu düzeni ve güvenliğinin korunması ile suç işlenmesinin önlenmesi, ceza kanunun temel amaçları arasında sayılmaktadır.</u>