İcra Ve İflâs Kanununda Mal Beyanında Bulunma Yükümlülüğünün İhlâli Hâlinde Öngörülen Tazyik Hapsi Ve Disiplin Hapsi

img

Abdussamet Aydemir

26 Ocak 2025 · 10 dakika

img

İsviçre ve Türk Medenî Kanunlarında, sorumluluğun konusunun borçlunun bütün malvarlığı olduğunu belirten açık hükümler olmasa da, gerek Türk Medenî Kanunu gerek İcra ve İflâs Kanununda sınırsız sorumluluk ilkesi benimsenmiş ve borçlunun alacaklılara karşı bütün malvarlığıyla (şahsî olarak) sorumlu olduğu kabul edilmiştir.

Borçluyla hukukî bir ilişkiye giren alacaklı, borçlunun malvarlığına, ödeme ahlâkına, ödeme gücüne güvenerek borçluya kredi açar. Borçlu bu güvene sadık kalmaz ve borcunu ifa etmezse, alacaklı cebrî icraya başvurarak, verdiği kredinin borçlunun malvarlığı unsurlarının haczi ve paraya çevrilmesi sûretiyle tahsiline çalışır. Dolayısıyla cebrî icrada borçlunun malvarlığı, “alacaklılarının müşterek rehni” (alacaklıların alacaklarının teminatı, borçlunun tekmil borçlarının teminatı) olarak kabul edilir ve alacağın tahsili amacıyla malvarlığı unsurları üzerinde haciz (İİK m. 78 vd.) yapılabilir.

Borçlunun malvarlığı, şahsî sorumluluğu çerçevesinde alacaklıya alacağını tahsil etme konusunda bir güvence teşkil etmekte ve alacaklıların müşterek rehni makamında olmaktadır (İİK m. 311/1). Borçlunun tekmil borçlarının teminatı olması bakımından alacaklı, borçlunun malvarlığı hakkında bilgi sahibi olmalıdır. Bunun en temel yöntemlerinden birisi de hiç kuşkusuz borçlunun icra takibinde mal beyanında bulunmasıdır. İcra ve iflâs hukukunda mal beyanı, borçlunun gerek kendi gerek üçüncü kişiler elinde bulunan her türlü veya haczi kabil mal, hak ve alacaklarının tamamı ya da borca yetecek miktarının çeşit ve niteliklerini, her türlü kazanç ve gelirlerini, haczedilebilir mal veya geliri yoksa bu hususu, yaşayış şekline göre geçim kaynaklarını ve buna göre borcunu nasıl ödeyebileceğini, yazılı veya sözlü olarak ya da borçlunun yemini veya yeminle temin edilmiş ifadesiyle icra organına veya mahkemeye bildirmesidir.

Türk hukukunda mal beyanının verilmesinde borçlunun yemini veya yeminle temin edilmiş ifadesi aranmamaktadır. Mal beyanında bulunma yükümlülüğü, cebrî icranın yürümesi ve borçlunun malvarlığının şeffaflığının sağlanması bakımından kilit rol oynamaktadır. Bu sebeple İcra ve İflâs Kanununda borçlunun mal beyanında bulunma yükümlülüğü öngörülmüş ve bu yükümlülüğe uyulmasını temin etmek bakımından, mal beyanında bulunmayan borçlu hakkında iki ayrı yaptırıma yer verilmiştir.

İİK m. 76’da yer verilen birinci yaptırım, süresinde mal beyanında bulunmayan borçluyu mal beyanında bulunmaya zorlamak için, beyanda bulununcaya kadar borçlunun icra mahkemesince hapisle tazyik edilmesidir. İcra ve İflâs Kanununda, hiç veya kanuni süresinde mal beyanında bulunmayan borçlu için öngörülen ikinci yaptırım İİK m. 337, 1’de yer almış ve mazereti olmaksızın yasal süresi içinde mal beyanında bulunmayan borçlu hakkında, alacaklının şikâyeti üzerine, on gün disiplin hapsi cezası verileceği belirtilmiştir. Alacaklının alacağını karşılayacak miktarda malın haczedilmesi veya borcun ödenmesi hâlinde, bu ceza düşmektedir.

İİK m. 337, 1’de yer alan disiplin hapsi hükmü, Anayasa Mahkemesinin 28.2.2008 tarihli, 2006/71 E. ve 2008/69 K. sayılı iptal kararıyla, İİK m. 76’da bulunan tazyik hapsi sebebiyle, aynı fiil hakkında kanunda iki ceza verilmesi benimsendiği gerekçesiyle, tekrar yargılama ve cezalandırma yasağına aykırı görülmüş ve iptal edilmiştir. Ancak İİK m. 337, 1’de yer alan disiplin hapsinin, İİK m. 76’da bulunan tazyik hapsiyle tekrar yargılama ve cezalandırma yasağına aykırı bir düzenleme oluşturduğu görüşü eleştirilmeyi hak etmektedir.


MAL BEYANINDA BULUNMAYAN BORÇLU HAKKINDA TAZYİK HAPSİ UYGULANMASI

Mal beyanında bulunma mecburiyetinin yasal kaynağı olan İİK m. 75’e göre, “İtirazının iptaline veya kat’i veya muvakkat surette kaldırılmasına karar verilen borçlu, bu kararın kendisine tebliğinden itibaren üç gün içinde yukarıdaki maddede gösterildiği üzere beyanda bulunmaya mecburdur”.

Benzer şekilde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun (AATUHK) m. 58, 6’da, “Borcun tamamına bu Madde gereğince vâkı itirazların tamamen veya kısmen reddi halinde, borçlu ret kararının kendisine tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde mal bildiriminde bulunmak mecburiyetindedir” hükmüne yer verilmiştir.

Görüldüğü gibi her iki kanunda da borçluya, tebellüğ ettiği ödeme emrine süresinde itiraz etmemesi veya itirazının reddine karar verilmesi durumunda “borcunu ödemesi” ya da kanunda tanınan süre içinde “mal beyanında bulunması” şeklinde iki seçenek sunulmuştur.

Mal beyanında bulunmayan borçluya karşı İcra ve İflâs Kanunu her ne kadar tazyik hapsi ve disiplin hapsi şeklinde iki ayrı yaptırım öngörmüşse de, bu yaptırımların mahiyetinin irdelenmesi gerekir. Mal beyanında bulunmayan borçlu hakkında ilk olarak İİK m. 76’da şu hüküm yer almaktadır:

HAPİS İLE TAZYİK

MADDE 76 - (Değişik: 51 - 24.5.1962 / m.1)

Mal beyanında bulunmıyan borçlu, alacaklının talebi üzerine beyanda bulununcaya kadar icra mahkemesi hâkimi tarafından bir defaya mahsus olmak üzere hapisle tazyik olunur. Ancak bu hapis üç ayı geçemez”.

Mal beyanında bulunmayan borçluya karşı 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu m. 76’da öngörülen yaptırım, süresinde borcunu ödemediği ve itiraz etmediği hâlde mal beyanında bulunmayan borçluyu mal beyanında bulunmaya zorlamak suretiyle haczi kabil mal, hak ve alacaklarını öğrenmeye ve bu sayede yapılacak hacizle alacaklının alacağını tahsil etmeye matuf olup, madde başlığında da ifâde edildiği üzere niteliği itibariyle bir tazyik (zorlama) hapsidir ve borçlunun, mal beyanında bulununcaya kadar icra mahkemesince hapisle tazyik edilmesini (zorlanmasını) emretmektedir.

Genel icra hukukunda uygulanan İİK m. 76’ya benzer bir tazyik hapsi, kamu icra hukukunda mal bildiriminde bulunmayan kamu borçluları hakkında da öngörülmüştür. 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun m. 60 hükmüyle, ödeme emrini tebellüğ etmesine rağmen borcunu ödemeyen veya dava açmayan kamu borçlusunun mal bildiriminde bulunması zorunluluğu getirilerek, alacaklı kamu idaresinin (tahsil dairesinin), borçlunun malvarlığı hakkında bilgilendirilmesi, bu sayede haciz yapabilmesi ve kamu alacağının tahsil edilmesi amaçlanmıştır. AATUHK m. 60’ta şu hükme yer verilmiştir:

“MAL BİLDİRİMİNDE BULUNMIYANLAR:

MADDE 60 - (Değişik: 251 - 13.6.1963)

Kendisine ödeme emri tebliğ edilen borçlu 7 günlük müddet içinde borcunu ödemediği ve mal bildiriminde de bulunmadığı takdirde mal bildiriminde bulununcaya kadar bir defaya mahsus olmak ve üç ayı geçmemek üzere hapisle tazyik olunur. Hapisle tazyik kararı, ödeme emrinin tebliğini ve 7 günlük müddetin bitmesini müteakip tahsil dairesinin yazılı talebi üzerine icra tetkik mercii hakimi tarafından verilir. Bu kararlar Cumhuriyet Savcılığınca derhal infaz olunur. İcra tetkik mercii hâkimi tarafından verilen hapsen tazyik kararları her türlü harç ve resimden muaftır”.

Görüldüğü gibi borçlunun mal beyanında bulunmaması sebebiyle hapsen tazyik edilmesi, genel icra hukukuna münhasır bir yaptırım olmayıp, kamu icra hukukunda da aynı şekilde benimsenmiştir. Gerek İcra ve İflâs Kanunu m. 76 gerek Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun m. 60’ta yer verilen tazyik hapsinin usûl ve esas yönünden müşterek noktaları vardır. Her şeyden önce her iki tazyik hapsinin de amacı, borca itiraz etmediği hâlde borcunu yasal süresinde ödemeyen borçluyu mal beyanında bulunmaya zorlamak (tazyik etmek) sûretiyle icra takibinin devamını sağlamak ve böylece alacaklıyı alacağına kavuşturmaktır. Gerek İİK gerek AATUHK’da, yasal mal beyanında bulunma yükümlülüğünü ihlâl eden borçlu hakkında tazyik hapsi yaptırımı öngörülmüştür. Dikkat edilirse, tıpkı genel icra hukukunda olduğu gibi kamu icra hukukunda da bu tazyik hapsi, borca karşılık verilen bir hürriyeti bağlayıcı ceza olmayıp, borcun nakden ödenmesini sağlamak için borçluyu mal beyanında (bildiriminde) bulunmaya zorlayan (tazyik eden) bir yaptırım olup, doktrinde geçici bir tedbir olarak da nitelendirilmektedir.

Nitekim “Ödeme Emri ve Muhtevası”nı düzenleyen İİK m. 60/4’te, ödeme emrinde borçluya “Senet veya borca itirazını bildirmediği takdirde yukarda yazılı yedi günlük süre içinde 74 üncü maddeye göre mal beyanında bulunması ve bulunmazsa hapisle tazyik olunacağı; mal beyanında bulunmaz veya hakikate aykırı beyanda bulunursa ayrıca hapisle cezalandırılacağı” ihtarının yapılacağı açıkça belirtilmiştir. Aynı şekilde AATUHK m. 55, 2’de, ödeme emrinde borçluya şu ihtarın yapılacağı emredilmiştir:

“Ödeme emrinde borcun asıl ve ferilerinin mahiyet ve miktarları, nereye ödeneceği, müddetinde ödemediği veya mal bildiriminde bulunmadığı takdirde borcun cebren tahsil ve borçlunun mal bildiriminde bulununcaya kadar üç ayı geçmemek üzere hapis ile tazyik olunacağı, gerçeğe aykırı bildirimde bulunduğu takdirde hapis ile cezalandırılacağı kayıtlı bulunur. Ayrıca, borçlunun 114’üncü maddedeki vazifeleri ve bu vazifeleri yerine getirmediği takdirde hakkında tatbik edilecek olan ceza bu ödeme emrinde kendisine bildirilir”.

Her iki tazyik hapsi de, ödeme süresi içinde borcunu ödemeyen ve aynı sürede mal beyanında bulunmayan borçlu hakkında verilmekte, mal beyanında bulununcaya kadar ve bir defaya mahsus olmak üzere uygulanmaktadır. Tazyik hapsi kararını verecek merci icra mahkemesi, uygulayacak (infaz edecek) merci Cumhuriyet başsavcılığıdır (AATUHK m. 60, 3). Alacaklı veya tahsil dairesinin yazılı talebi üzerine tazyik hapsine hükmedilir. Tazyik hapsinin süresi gerek İİK gerek AATUHK’da en fazla üç aydır.

Tazyik hapsinin amacı, borçluyu mal beyanında bulunmaya zorlamak olduğundan8 , borçlu süresinden sonra da olsa mal beyanında bulunursa, tazyik hapsiyle cezalandırılmamakta, ceza verilmişse derhal serbest bırakılmaktadır (İİK m. 346-354; AATUHK m. 60).

İİK m. 354, 3’e göre, “Nafaka alacaklarına ilişkin takipler hariç, alacak miktarı Asgari Ücret Tespit Komisyonu tarafından her yıl belirlenen aylık en yüksek brüt asgari ücret tutarının altında kalan takiplerde bu Kanunda öngörülen disiplin ve tazyik hapsi uygulanmaz.” 6217 sayılı Kanunla, 2004 sayılı İİK’nın 354. maddesinin başlığı “Davanın ve cezanın düşmesi ile ceza verilemeyecek hâller” şeklinde değiştirilmiş ve maddeye bu üçüncü fıkra eklenmiştir. Böylece, “herkesin evinde veya üzerinde belirli bir miktar mal bulunacağı gerçeğinden” hareketle, nafaka alacaklarına ilişkin takipler dışında, belli miktarın altındaki borçlar bakımından mal beyanında bulunulmaması hâlinde disiplin ve tazyik hapsinin uygulanmayacağı kabul edilmiştir.

İİK m. 354, 3’e göre, herkesin evinde veya üzerinde bulunacak olan miktar veya malın değeri en fazla, aylık en yüksek brüt asgarî ücret tutarı kadardır. İİK m. 354, 3’te, nafaka alacaklarına ilişkin takipler dışında mal beyanında bulunma zorunluluğunun olmayacağı, dolayısıyla tazyik hapsinin uygulanmayacağı miktarın, aylık en yüksek brüt asgarî ücret tutarıyla sınırlanarak yüksek tutulmaması; alacaklı ve borçlu arasındaki menfaat dengesinin bozulmaması ve icra takiplerinin sürüncemede kalmaması bakımından doktrinde isabetli görülmektedir.

Buna karşılık Anayasa Mahkemesinin, İİK m. 354, 3 hükmünün Anayasaya aykırı olmadığına dair kararına karşı oy kullanan Celal Mümtaz Akıncı şu aksi görüşü dile getirmiştir: “Yargıyı hızlandırmak gerekçesi ile asgari ücret tutarının altındaki alacakların tahsilini, dolayısıyla adaletin tecellisini zorlaştıran dava konusu kural; ‘…her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurma’ ilkesine aykırıdır. Kuralla asgari ücretin altında borcu olanlara pozitif ayrımcılık yapılmakta, bu durumda olanlar yasaya aykırı davranıp ödeme şartını ihlal etseler dahi kendilerine bir müeyyide uygulanmamakta, böylece müeyyidesizlik nedeniyle bu kişilerden alacak tahsili güçleştirilmekte, adeta bunların borçlarını ödememesi kolaylaştırılmaktadır. UYAP verilerine göre, 2012 yılında para alacağına ilişkin olarak yapılan 4.962.874 icra takibinden 2.269.272 sinin asgari ücretin altında olduğu göz önüne alındığında bu sayının hiç de azımsanmayacak bir oranda olduğu izahtan varestedir. -Son on, onbeş yıl içerisinde telefon intifa haczinin, emekli maaşı haczinin yasaklanması, karşılıksız çek keşide etmeye verilen para cezası ve bunun da ödenmemesi halinde verilen hapis cezasının kaldırılmasına ilişkin düzenlemeler ile mal beyanında bulunmama halinde verilen disiplin ve tazyik hapsi cezasının iptaline ilişkin karara ve ev eşyası haczine getirilen sınırlandırmadan sonra asgari ücretin altındaki alacaklarda Kanunda öngörülen disiplin ve tazyik hapsinin uygulanmayacağına ilişkin kural da eklenince alacak tahsili oldukça güçleşmiş, bazı hallerde imkansız hale gelmiştir. Bu durum ise ticari hayatı, piyasaları olumsuz etkileyerek, toplumsal barış ve huzurun bozulması ile hukuk devletine ve adalete duyulan güvenin sarsılmasına neden olacak niteliktedir. -Bu değerlendirmelerden sonra, Hukuk devletinde adaletin yerine getirilmesine mi, yargının hızlandırılmasına mı öncelik verilmeli? İkileminde tercihin adaletin yerine getirilmesinden yana olması gerektiği kanaatindeyim.- İcra ve İflas Kanunu’nun 340. maddesi, icra dairesinde kararlaştırılan borcu ödeme şartını, makbul bir sebep olmaksızın ihlal edenlere üç aya kadar tazyik hapsi verileceğini hüküm altına almıştır. Burada cezalandırılmasına karar verilen eylem ‘ödeme şartını makbul bir sebep olmaksızın ihlal etmek’tir. Ceza, borçtan dolayı ve borcun miktarı nedeniyle değil, ödeme şartının ihlali nedeniyle verilmektedir. Bu durumda asgari ücretin altında borcu olduğu halde ödeme şartını ihlal eden kişi ile asgari ücretin üzerinde borcu olduğu halde ödeme şartını ihlal eden kişi yönünden cezaya konu eylem aynı (borç ödeme şartını ihlal) olduğu halde, kuralla aynı ihlali gerçekleştiren bu kişiler arasında eşitsizliğe neden olunmaktadır. Ayrıca nafaka borcu olanlarla, nafaka borcu dışında asgari ücretin altında borcu olanlar arasında da yasanın cezalandırılmasını istediği ihlal eylemi nedeniyle bir eşitsizlik, pozitif ayrımcılık söz konusu olmaktadır” (Anayasa Mahkemesi 01.11.2012, 64/168: RG 13.03.2013, Sa. 28586).

6217 sayılı Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile 2004 sayılı İİK m. 354’e eklenen üçüncü fıkranın Anayasaya aykırılığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesine yapılan iptal istemi reddedilmiştir. Anayasa Mahkemesine göre, Asgarî Ücret Tespit Komisyonu tarafından belirlenen asgarî ücret tutarları Resmî Gazetede önceden yayımlanmakta olduğundan, asgarî ücretin, cezanın belirlenmesinde ölçüt alınması belirsizliğe yol açmamaktadır ve bu hüküm, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 2. maddesinde yer alan suçta ve cezada kanunilik ilkesinin zorunlu sonucu olan, “suç ve cezaya ilişkin kuralların belirli olması” ilkesiyle çelişmemektedir. Anayasa Mahkemesinin red kararında, ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirlerine ilişkin kuralların, ceza hukukunun ana ilkeleri ile Anayasa’nın konuya ilişkin kurallarına aykırı olmamak kaydıyla, ülkenin sosyal, kültürel yapısı, ahlaki değerleri ve ekonomik hayatın gereksinimleri göz önüne alınarak saptanacak ceza politikasına göre kanun koyucu tarafından belirleneceğine vurgu yapılarak, alacak miktarı belli tutarın altında kalan takiplerde disiplin ve tazyik hapisleri yönünden cezasızlık sebebi öngören bu hükmün Anayasanın ve ceza hukukunun temel ilkelerine aykırı olmadığı sonucuna varılmıştır.


MAL BEYANINDA BULUNMAYAN BORÇLU HAKKINDA DİSİPLİN HAPSİ UYGULANMASI

İcra ve İflâs Kanununda, hiç veya kanunî süresinde mal beyanında bulunmayan borçlu için öngörülen ikinci yaptırım ise, İİK m. 337, 1’de yer almıştır. Anayasa Mahkemesinin, aşağıda irdelenen 28.2.2008 tarihli, 2006/ 71 E. ve 2008/69 K. sayılı kararıyla iptal edilen İİK m. 337, 1 hükmü şu şekildedir:

“Yükümlülüklerin yerine getirilmemesi

Madde 337-

Müddeti içinde beyanda bulunmak üzere mazereti olmaksızın icra dairesine gelmeyen veya yazılı beyanda bulunmayan borçlu, alacaklının şikâyeti üzerine, on gün disiplin hapsi ile cezalandırılır. Alacaklının alacağını karşılayacak miktarda malın haczedilmesi veya borcun ödenmesi hâlinde, bu ceza düşer”.

Kaynakça: Özbek, D. D. M. S. (2015). İcra ve i̇flâs kanununda mal beyanında bulunma yükümlülüğünün i̇hlâli̇ hâli̇nde öngörülen tazyi̇k hapsi̇ ve di̇si̇pli̇n hapsi̇ni̇n mükerrer cezalandırma yasağı bakımından değerlendi̇ri̇lmesi̇. Dokuz Eylül Üni̇versi̇tesi̇ Hukuk Fakültesi̇ Dergi̇si̇, Prof. Dr. Hakan Pekcani̇tez’e Armağan16(Özel Sayı 2014), 2447-2511

img

Abdussamet Aydemir

İstanbul 2 Nolu Barosu · 3874

yasal.co kurucusu

Yazar profili >